Başak Nur GÖKÇAM
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi tarafından düzenlenen IICEC Konferansı, ‘İş Dünyası ve Sürdürülebilir Enerji’ temasıyla gerçekleşti. Konferansta konuşan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, “Doğalgaz piyasalarında tüm dünya önemli bir anın eşiğinde. Savaş başlamadan önce doğalgazda fiyatlar 5 dolar civarındaydı.
Savaş esnasında 40 dolarları buldu. Şu anda ise yine düşüşe geçerek 10 doların altını gören makul seviyelerde seyrediyor. Yani doğalgaz fiyatlarında ciddi bir düşüş yaşadık ama en önemlisi şu ki 2025-2026 yılları arasında beklenen LNG arzı artışı, Türkiye için güzel haber niteliğinde olacak. 4,5 hatta 6 yıl önce başlayan projelerde sona geliyoruz.
Özellikle önümüzdeki 3 yıl içinde LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) arzında önemli bir büyüme yaşanacak” diye konuştu. 2025-2026 yılları itibarıyla piyasaya arz edilecek LNG miktarının, son 30 senede tesis edilen doğalgaz miktarının yarısına denk olacağının altını çizen Fatih Birol, “Arzın büyüklüğü ve LNG’nin piyasaya girmesi, şimdiye kadar satıcıların güçlü olduğu piyasada, artık alıcıların güçlenmesine neden olacak. Bunun, doğalgaz fiyatlarında çok ciddi bir baskı oluşturacağını düşünüyoruz” ifadelerinde bulundu.
“Petrol kalemi bu yıl çok zayıf kaldı”
Piyasalarda hâlâ en önemli stratejik emtia konumunda petrol piyasalarının bulunduğunu belirten Fatih Birol, “Şu anda fiyatlar 90 dolarlara yaklaşıyor. Bizim gibi petrol ithal eden ülkeler için bu yüksek bir rakam. Piyasaya bakıldığında ise özellikle bu yıl petrol kaleminin geçmiş yıllara göre oldukça zayıf. Zayıflamanın ana nedeninin Çin ekonomisindeki yavaşlama olarak ifade edilebilir. Bunun yanı sıra elektrikli arabaların payının giderek artması da diğer bir etken oldu. Öte yandan üretime bakıldığında da Amerika kıtasındaki birkaç yerde ortaya çıkan havzalar, ciddi bir üretim artışını da meydana getirecek” diye konuştu.
Dünyanın nükleere geri döndüğünü söyleyen Birol, “Bu dönüş üç türlü yaşanıyor. Bunlardan ilki, artık nükleer tesis kullanmayacağını, nükleer payını azaltacağını söyleyen ülkelerin, tekrar santralleri açmaya yönelmesi, ikincisi, yeni nükleer santralleri birçok ülkede yapılmaya başlanması, son olarak 3’üncüsü ise gelişen teknolojiler ışığında yeni nükleer santrallerine olan iştahta artış yönünde özetlenebilir.
Üstelik nükleer enerjide yaşanan başta finansman olmak üzere birçok sorunun da bu iştahta bir azalmaya yol açmadığını söyleyebiliriz” dedi. Dünyanın nükleer enerjiye tekrar dönüşünde önemli iki etken olduğunun altını çizen Birol, “Ülkeler enerji güvenliği sebebiyle savaş esnasında kendi elektriğini üretmenin önemini anladı. Bu nedenle nükleere sıcak bakmayan ülkeler de nükleer düşüncelerini değiştirdi. Diğer bir önemli etken ise nükleerin emisyonlarının olmayışı oldu. İşte bu önemli iki etken sebebiyle dünya nükleere geri dönüyor” ifadelerinde bulundu.
“Emisyon büyümesinde yavaşlama yaşandı”
2023 yılında dünyadaki emisyon büyümesinde yavaşlama yaşandığını hatırlatan Dr. Fatih Birol, “ABD, AB ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin emisyonuna bakıldığında 2023 yılında, 1970’ler seviyesindeki emisyon seviyesine düşüldüğünü gördük. Bu düşüş muazzam oldu. Burada özellikle yenilenebilir enerji payının artırılması ve Çin ekonomisinin yavaşlamaya başlaması çok büyük iki etken. 2025-2026 yıllarında da dünyadaki emisyon salımında durma seviyesi ile karşılaşılabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Parlayan yıldız ‘yenilenebilir enerji’
Kömüre olan iştahın 1-2 ülke dışında tamamen azaldığını belirten Dr. Fatih Birol, “Kömüre alternatif seçeneklerin artması bu iştahı azaltan en kritik neden. Sadece Çin ve Hindistan’da yeni kömür tesisleri kuruluyor ama bunların da büyümesi geçmişe göre son derece yavaş. Özellikle 2023 yılının parlayan yıldızı yenilenebilir enerji oldu. 2023 yılında dünyada inşa edilen, devreye giren bütün elektrik santrallerinin yüzde 85’inden fazlası yenilenebilir enerji. Bunun içerisinde en büyük pay da güneş tarafında. Çünkü güneş enerjisi tarafında maliyetlerde çok ciddi bir düşüş yaşandı” dedi.